SAHİH-İ MÜSLİM

     Konular Numaralar  

 

 

993 nolu Hadis’in İzahı:

 

Bu hadîsi Buhari «Tefsir» ve «Tevhîd» bahislerinde; Nesâî bir kısmını «Tefsir» bahsinde rivayet etmiştir.

 

Hadîs-i şerif, kutsî hadislerdendir. Kitabımızın başında da arzettiğimiz vecihle hadîs-i kutsi: Mânâsı Allah'dan, lâfzı Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sâdır olan hadîslerdir.

 

Allah Teâlâ Hazretleri'nin:

 

«İnfâk et ki, ben de sana infâk edeyim.» Buyurması, müşâkele tarikiyledir. Çünkü Allah Teâlâ'nın infâkı, hazinelerinden hiç bir şey azaltmaz.

 

«Allah'ın yemini sehâvetle doludur...» cümlesi Allah'ın bitmez tükenmez ihsan ve ikram hazînelerinden kinayedir. Hakikatte yemim Sağ el, sağ taraf gibi mânâlara gelirse de, bunlar Teâlâ Hazretleri hakkında imkânsızdır. Çünkü tahdîd ve cisimleştirmeyi tezammun ederler. Cenâb-ı Hak ise bir hâdîe hudutlandırmaktan ve cisim olmaktan münezzehtir.

 

Hadis-i şerif müteşâbihâttandır. Onun için îmam Mâziri: «Bu hadîs te'vîli gereken hadîslerdendir.» demiştir. Ehl-i sünnet imamlarına göre müteşâbihin hükmü hak olduğuna îtikâd ile hakiki mânâsını Allah Teâla'ya havale etmektir. Maamafih Müteehhirîn ulemâ, ehl-i fesadın fitnelerine meydan vermemek için müteşâbihâtı şer-i şerife muvafık surette te'vîl etmişlerdir.

 

Mâzirî «Bu hadîs, te'vîli gereken hadîslerdendir.» sözü ile buna işaret etmiştir.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ashâb-ı Kiramına anlıyacakları şekilde hitâb etmiş ve Allah Teâlâ'nın ni'metlerinin infâkla bitip tükenmiyeceğini:

 

«Allah'ın yemini doludur; onu gece ile gündüzün sehâveti azaltamaz.» cümlesi ile ifâde buyurmuştur. Bu mânâyı sağ el mânasına gelen «yemin» kelimesi ile ifâde buyurması: İnsanların bir şey'i tutup kapmakta ve nafaka vermekte dâima sağ ellerini kullandıkları içindir. Mezkûr cümleden: «Allah Teâlâ'nın kudreti eşyayı bir seviyede idare eder. Kuvvet ve zaaf ittibârı ile fark göstermez. Yarattığı şeyler de aynı minval üzere vâkî olur. İnsanlarda hâl böyle değildir. Onların sağ elleri ile yaptıkları şeyler, sol elleri ile yaptıklarından farklıdır.» mânâsına da gelebilir.

 

Mel'â: Kelimesi İbni Nümeyr'in rivayetinde mel'ân şeklinde rivayet olunmuşsa da, ulemâ bunun hatâ olduğunu bildirmişlerdir. Doğrusu: «Mel'â» dır.

 

«Sahhâ» kelimesi: «Sahhan» şeklinde de rivayet olunmuştur. Hatta meş'hûr olan rivayeti budur. Yalnız sahîh-i Müslim'in elde mevcut nüshalarında «Sahhâ'» diye zaptolunmuştur.

 

Sahh: Dâimi surette dökmek mânâsına gelir.

 

Kaadi İyâz'ın beyânına göre meşhur olan rivayeti «Kabz»'dır. Mânâsı: Ölüm, demektir. Bu takdirde cümleden murâd: «Ölüm Allah'ın yed-i kudretindedir. Rızkı azaltıp çoğaltmak dahi ona aittir. Dilediğine az, dilediğine çok verir.» demek olur.

 

Feyz'in mânâsı: İhsan ve bol nzıkdır. Bu takdire göre cümlenin tefsire ihtiyâcı yoktur.

 

Bekrâvî feyz'in de «ölüm» mânâsına geldiğini söylemiştir.

 

Buhâri'nin rivayetinde:

 

«Mî;ân. Allah'ın yed-i kudretindedir. Kimi alcaltır kimi yükseltir.» buyurulmuştur.

 

Hattâbi: «Burada mizandan murâd: Bir temsildir. Bu cümle ile Allah'ın kullarına rızıklarını adaletle taksim ettiği ifâde olunmuştur.» diyor.

 

Bu cümle ile Allah'ın adetâ mizanla tartar gibi rızıkları bâzı kullarına bol bâzılarına az takdir buyurması da ifâde edilmiş olabilir.

 

Arş: Bütün cisimleri ihata eden nürâni ve pek büyük bir cisimdir. Mahlükaat içersinde ilk yaratılanın bu olduğu söylenir. Hakikatini Allah'dan başka bilen yoktur.